Hayallerin perdesinde, mum ışığının titrek gölgesinde, "Karagöz ile Hacivat" bir varmııışşş, bir yokmuşşş…

2018, Avrupa Birliği tarafından "Avrupa Kültürel Miras Yılı" ilan edildi. Bu tema doğrultusunda yıl boyunca tüm ülkede çeşitli faaliyetler düzenlendi. 2018'e veda etmeye günler kala kültürel mirasımızın en önemli ögelerinden Karagöz ve Hacivat'ı şöyle uzun uzun bir yad edeyim dedim...

DEVAMINI OKU

Bedenime sahip olabilirsin ama ruhuma...

Geyşalar… Dişi güzelliğin doğudaki ana sembollerinden biri olan geyşalık, tarih boyunca sadece doğu değil batı kültüründe de her daim merak uyandırmış, hayran olunduğu ölçüde gizemli yönleriyle pek fazla anlaşılamamış, hatta çoğu zaman yanlış anlaşılmış bir kurum. Beden ve ruhun olağanüstü birleşiminin yanı sıra türlü zıtlıklarını da barındıran bu alımlı ama son derece gizli –gizli çünkü bir geyşa çevresinde olan biteni anlatmamak üzere “sessizlik yemini” etmiştir- dünyanın kapısını yavaşça aralayıp içeri adım attığım andan itibaren nelerle karşılaşacağımı az çok biliyor olsam da yol boyunca büyülü bir geçitten geçiyormuşçasına heyecanımı sık sık ruhumun en derin köşelerinde, en uzak kenarlarında hissedip durdum. Kapı halen aralık. Hadi gelin içeri peşim sıra…

DEVAMINI OKU

AŞKINA AŞIK OLDUĞUM ADAMA...

Artık yoksun. Ama bana göre halen hep varsın. 1994 yazından beri... Camdan içeri giren ebabil kuşunda. Bileğimde paralanan ip bilezikte. Gecenin bir yarısı çalan şarkıda… Büyük aşklar bitmezmiş. Öyle bir şey galiba seninle senden sonra yaşadığım.

DEVAMINI OKU

2 Haziran'ın hayatımdaki önemi. 2+6=8. Yoksa 8 rakamı gerçekten de bu kadar uğurlu mu?

Tam bir sene önce 2 Haziran'da online terapi sitem Evinizde Terapi'yi kurmuştum. Peki bu bir tesadüf müydü? Yoksa Feng Shui uzmanı çok sevgili Saliha Güner'in bana ısrarla vurguladığı gibi 8 bu kadar uğurlu bir sayı mı?

DEVAMINI OKU

Brooklyn'de esen Japon rüzgarı. Ve ben o gün bir kiraz ağacı altında uyuyakaldım...

En nihayet kiraz ağaçlarının olduğu meydana adımımı attığımda göz pınarlarımda biriken duygu dolu yaşlarımın yanaklarımdan süzülmesine izin verdim. İçimden adeta oluk oluk bir şey boşalmıştı. Sevgilime kavuşmuştum o an. Bir müddet hiçbir şey yapamadım. Olduğum yerde döndüm durdum. Sonra yavaştan yaklaştım ağaçlardan birine...

DEVAMINI OKU

İşte bu tam bana göre! TATCHA: Japon menşeli şahane bir cilt bakım markası. Üstelik hayvan dostu...

Bu başlık bana bile biraz garip geldi... Cilt bakımına oldukça önem veren ve bu yüzden de cilt bakımı ürünleri ile ilgili her türlü yeniliği elimden geldiğince takip ederek genelde normalin üstünde bilgiye sahip olan biri olmama rağmen bu tarz konuları Pembe Sakuram’da çok sık yazmam. Ama, hayatımda öyle bir üçlü bir araya geldi ki bu sefer bunu paylaşmadan edemedim. Hayvan dostu, harika bir cilt bakım markası ile tanıştım. Üstelik menşei de Japonya...

DEVAMINI OKU

Puantiyenin Tanrıçası... YAYOI KUSAMA

O yaz New York Beşinci Cadde’deki Louis Vuitton mağazasının vitrini baştan aşağı puantiyelerle döşenmişti. Küçüklükten beri puantiye takıntısı olan ben, bu tabloyla karşılaştığım anda tabiri caizse dükkanın vitrine neredeyse yapıştım. Hayranlıkla bakakaldığım irili ufaklı, onlarca kırmızı beyaz puantiyeden nihayet gözümü alabildiğimde giymiş olduğu kırmızı üzerine kocaman beyaz puantiyelerle süslü kıyafetinden dolayı dekorasyonla neredeyse iç içe geçmiş ufacık (benden ufak) -gerçek mi değil mi ayırt edilmesi son derece zor- bir kadın mumyası ile karşı karşıya geldim.

DEVAMINI OKU

Doppelgänger: Kendime benzeyen hayaletim!

Google Keep notlarımı gözden geçirirken bir tanesi gözüme takıldı. Aynen şöyle yazmışım: "Doppelgänger ilginç konu." İlginç bulduğum, hoşuma giden ve kendim için araştırıp kaydetmeye değer bulduğum başlıkları sonrasında Pembe Sakuram'da da paylaşmak üzere not ediyorum. Bunu oldukça sık yapıyorum. Hatta şu aralar birikmiş bir sürü konu ve temam var. İşte, Doppelgänger de onlardan biri. Üstelik psikolojide de önemli bir yeri var.

DEVAMINI OKU

Filmekimi 2016’dan seçtiklerim...

Çocukken yazı iple çekerdim. Yaz demek tatil demekti, denize girmek, kış boyunca görmediğim arkadaşlarımı görmek, dilediğim kadar roman okuyup, istediğim saate kadar uyanık kalmak demekti. Şimdilerdeyse yaz benim için sıcaktan bunaldığım, özellikle son birkaç senedir "İlla tatil yapmalı mıyım?" stresini yaşadığım, çok da gerekli olmayan bir mevsim haline geldi.

DEVAMINI OKU

20 kat krep yemeyi hayal edebiliyor musunuz?

Evet bu mümkün... Zaten New York'ta herşey mümkün. Bu dev gastronomi şehrinde tatlı, tuzlu, ekşi ya da acı, ne yerseniz yiyin, lezzetsiz birşey yemenize imkan yok. Ya da bana bu zamana kadar hiç denk gelmedi. Şehirde en sevdiğim yerlerden biri olan Bryant Park'ın karşısındaki butik pastane Lady M'in 20 kat ince krepten oluşan pastası "mille crêpe" te bu lezzetlerden biri.

DEVAMINI OKU

Bu seferki üçlemem Cunda ve Ayvalık’tan...

İşte ne olduysa o anda oldu ve İstanbul’a dönmekten son anda vazgeçip çevirdik rotayı Cunda’ya. En tatlı ve keyifli tatiller, kararı böyle son anda alınanlar olur nedense...

DEVAMINI OKU

Ölülerin dans ettiği bir dünyada talih şansı kitaba göre dağıtmaz...

Gençliğimden beri gizeme merakım çok... Gizemli filmlere, kitaplara bayılır, gizemli durumlardan oldukça etkilenirim. Gizemli insanlar da son derece çekicidir benim gözümde... Gençlik yıllarımda adını duyduğum andan itibaren beni büyülü çemberinin içine almış Dead Can Dance (Ölüler Dans Edebilir) grubunun yaptığı müzikler de adı gibi gizem doludur benim için. Bundan iki gün önce, grubun en çok satan albümlerinden biri olan Aion'da yer alan ve benim en sevdiğim parçalarından biri olan 'Fortune Presents Gifts Not According To The Book' şarkısını çok sevdiğim birisiyle paylaştıktan sonra yıllar sonra yeniden hatırladığım, hatırladığım anda da aslında hiçbir zaman unutmamış olduğumu fark ettiğim Dead Can Dance beni geçmişime götürüverdi birden.

DEVAMINI OKU

Babam yaşarken masal kahramanım değildi benim!

Bugün Pembe Sakuram’a yazmak için bilgisayarımın başına oturduğumda 'Ne hoş bir tesadüf bu!' dedim kendi kendime. Son yazımı babamın doğum gününde yazmıştım. Üç hafta sonra sonra yazacağım ilk yazım da Babalar Günü’ne denk geldi.

DEVAMINI OKU

Benim için çok özel olan bu günde yine çok özel bir duyurum olacak...

Bugün benim için çok özel... Elimiz kolumuz bağlı, olan biteni çaresizce seyreden bizlere an kadar kısa, ona ise kim bilir ne kadar uzun gelmiş beş buçuk gün boyunca ölüme karşı acılarla dolu bir mücadele veren, en sonunda pes etmek zorunda kaldığı için her zamanki asaletiyle hayatın kapısını sessizce çekip giden babamın doğum günü çünkü bugün!

DEVAMINI OKU

Yepyeni bir dönem...

Pembe Sakuram'dan uzak kalışımın tek sebebi taşınmamız değil aslında. Benim uzun zamandır gerçekleştirmeyi hayal ettiğim bir projem çok yakında hayata geçiyor.

DEVAMINI OKU

Aynı hafta içinde gurur duyduğum dört güzel haber okudum... Hepsinin tek bir ortak noktası vardı: Türk'ün başarısı!!!

Müzik, bilim, spor ve siyaset... Bu hafta bu dört farklı alanın dördüyle alakalı birbirinden bağımsız öyle hoş haberler okudum ki -hem de peş peşe- Pembe Sakuram’da paylaşayım dedim. Oldu da kaçıran varsa belki bu sayede hep beraber gülümseriz biraz diye düşündüm.

DEVAMINI OKU

"Kayaköy'den Kaş'a manevi bir yolculuk...

Son derece tatsız geçen, uykusuz bir gecenin ertesi günü yolculuk günümdü. Öyle kötüydüm ki yıllardır kafamda planlayıp nihayet organize edebildiğim bu seyahati iptal etmem an meselesiydi. Sonra içimden bir ses "Gitmelisin!" dedi bana. "Herşey farklı olacak!"

DEVAMINI OKU

Sabaha karşı göğe doğru uçuşan karahindiba tüyleri...

Bugün aldığım ölüm haberiyle gözümü ani bir refleksle kapayıverdim. Sımsıkı kapadım. Hapsetmek istedim gözyaşlarımı nedenini bilmeden. İşte tam o anda tablo gibi çok hoş bir görüntü belirdi zihnimde...

DEVAMINI OKU

Gönüllü yalnızlığım...

Yalnız kalmayı kırklı yaşlarımla beraber öğrendim ben. Yalnızlığı sevmeyi de. Hatta o denli sevdim ki, 'gönüllü yalnızlığımı' özlemeye başladım sık sık. Bu arada hayatta yaptığım bazı şeyleri yalnızken çok daha iyi becerdiğimi anladım.

DEVAMINI OKU

Parfümüm Samsara... İlhamı aşktan gelen bir koku!

1989 yılından bu yana aralıksız olarak kullandığım Samsara'yı bugün bana sorsalar, tarifim tam da şöyle olurdu: "Sandal ağacının sıcaklığı ile birleşen, yasemin önde olmak üzere nergis ve iris çiçeklerinin tatlı kokuları vanilyanın pudramsı notasıyla beraber zirveye çıkarken onlara eşlik eden ylang ylang ve tonka fasulyesinin barındırdığı acımsı notalar Samsara'ya benim yıllardır vazgeçemediğim vurucu özelliğini vererek, her sürdüğümde beni onun o büyülü, mistik dünyasının içine çekip götürüyor. Kopamıyorum..."

DEVAMINI OKU