Koku alma duyusunun, beş duyumuz arasından en eski olanlarından biri olduğu söyleniyor. Bunun böyle olmasının sebeplerinden biri de canlıların etraflarındaki kimyasallara tepki verebilmesinin gerekliliğine dayanıyor. İnsanda koku almayı sağlayan binden fazla alıcı var. Bunlar yaşadığımız sürece yenileniyor ve alışkın olduğumuz kokulara göre değişiyor. Sokakta yürürken aniden burnumuza gelen bir parfüm kokusunun bize çok uzaklarda kalmış birini çağrıştırması, mutfakta pişen yemeğin kokusunun karnımızı bir anda acıktırması ya da bir mekanda duyduğumuz herhangi bir kokunun bize unuttuğumuzu sandığımız çok eski anılarımızı hatırlatması... Başımıza sıkça gelen olaylar bunlar, öyle değil mi? Bu yaşananların hepsinin sebebi ise başta biz insanlar olmak üzere tüm canlıların beyinlerinde depolanan 'koku hafızası'. Bazı canlılar (mesela köpekler) kokuya diğerlerine oranla çok daha fazla duyarlıdırlar. Bununla beraber insanoğlu da kendi arasında kokuya duyarlılık yatkınlığında farklılık göstermektedir. Kimimiz duyduğumuz bir kokuyu hiçbir şekilde tanımlayamazken, bazılarımız kokladığı herhangi bir kokunun tüm bileşkenlerini tek tek sayacak kadar duyarlı olabiliyor. Ben ikinci gruba daha yakınım. Burnum oldukça hassas. O yüzden genel olarak çevremde aldığım kokular, özelimde ise vücuduma sürdüğüm koku benim için çok önemli. Ve bu konuda son derece tutucuyum. Nitekim piyasaya çıkış yılı olan 1989'dan beri değişmediğim bir parfümüm var: SAMSARA!!!
Samsara, 1828 yılında kurulmuş House of Guerlain'in imza kokularından biri. Bu şahane parfümün ortaya çıkış hikayesi de oldukça romantik:
İngiliz bir kadına aşık olan Jean Paul Guerlain, sevdiği kadını etkilemek uğruna 1985 yılında Samsara'yı yaratır. Yola çıkış noktası ise onu bu denli etkileyen kadının sevdiğini bildiği iki notadır: Yasemin ve sandal ağacı... Ve, günümüzde birçok kokunun yaratılış sürecindeki en önemli 'burun' olan Jean Paul Guerlain, sadece iki notayla çıktığı yolda yarattığı bu baş döndürücü parfümüyle sevdiği kadının gönlünü kazanır da! Parfümün piyasaya sürülmesi de bir o kadar enteresan. En son kokusunun çıkışını beş sene önce yapan Guerlain firması o sene ilk defa firma dışı kişilerin parfüm sunumlarına şans vermek ister. Jean Paul Guerlain, kendi yarattığı kokusunu anonim bir şekilde firmasına sunar. Yüzlerce sunum içinden kazanan onun parfümü olur. Ve yaratılışından tam beş sene sonra Samsara, 1989 yılında piyasaya sunulur. Bu da benim lise son yılıma denk geliyor. Biz o dönem Samsara'yı yakın arkadaşım ve en az benim kadar koku delisi olan Aslı ile keşfediyoruz. Kokladığımız andan itibaren de adeta aşık oluyoruz bu çarpıcı kokuya. Uzunca bir müddet dışarı saldığı baharatlı notalarla beraber ağırlıklı olarak sandal ağacının verdiği mistik havadan dolayı "cadı kokusu" diyerek sürdüğümüz bu büyülü parfüm benimle beraber bu yıllara kadar geldi...
Ana notaları yasemin, ylang ylang, nergis, sandal ağacı, iris, tonka fasulyesi ve vanilyadan oluşan Samsara'yı bana sorsalar, tarifim tam da şöyle olurdu:
"Sandal ağacının sıcaklığı ile birleşen, yasemin önde olmak üzere nergis ve iris çiçeklerinin tatlı kokuları vanilyanın pudramsı notasıyla beraber zirveye çıkarken eşlik eden ylang ylang ile tonka fasulyesinin barındırdıkları acımsı notalar Samsara'ya benim yıllardır vazgeçemediğim vurucu özelliğini vererek, her sürdüğümde beni onun o büyülü, mistik dünyasının içine çekip götürüyor. Kopamıyorum..."
Çıktıktan on yıl sonra görünümü değişen Samsara şişesine yeni şekli Khmer dansını icra eden ve güzellikleriyle göz kamaştıran dans tanrıçaları Apsara'ları temsil eden heykelcikten esinlenerek verilmiş. Kutsal renk olarak kabul edilen çarpıcı tondaki kırmızı Samsara şişesinin kapak bölümü ise meditasyon ve yüce uyanışın sembolü Buda'nın gözünü yansıtmakta.
Bir dönem "Kokusunu arkasında bırakan kadının parfümü!" sloganıyla oldukça popüler olan bu mistik koku artık eskisi kadar bilinmese de benim halen vazgeçilmezim. Ölene kadar da kolay kolay vazgeçeceğimi düşünmüyorum. Kullandığınız koku her ne ise, ki bu bazen sadece sıradan bir kolonya dahi olabilir; bir müddet sonra sizinle bütünleşiyor ve bir nevi imzanız haline geliyor. Çevremde Samsara'yı duyunca akıllarına geldiğim, ya da beni görünce Samsara'yı hatırlayan tanıdıklarımın sayısı bir hayli fazla. Kimbilir belki de bu beraberlikten vazgeçmek istemiyorum ben...
Şehnaz Tuna
4/1/2016
Etiketler : Samsara
