New York'tan bu sefer de bir dörtleme: Kahvede Gregory's ve Birch. Kahvaltıda Sarabeth's ve Bagels & Schmear

Hep diyorum ya New York yazmakla bitmez. Klasikleri olduğu kadar yeni açılan mekanları ile sürekli değişen bu şehri takip etmek oldukça zor. Hal böyle olunca yerlisine de turistine de düşen kimi zaman araştırarak ama çoğu zaman tamamıyla şans eseri yeni yerler keşfedip kovalamak oluyor. Bana sorulacak olsa şehrin en büyük zevki de bu keşifler zaten. Ben, ziyaretlerimde yol üstü mekan denemelerimi genelde gündüz öğünlerimden yana kullanırken, akşam yemeklerimde önden araştırmasını yaparak seçtiğim mekanlara gitmeyi tercih ediyorum.  

Kahve
Kahve neredeyse ulusal içeceği olacak kadar İtalya'ya atfedilmişse de Amerika da kesinlikle bir kahve diyarı. Bir önceki yazımda da bahsettiğim gibi şehirde her adım başı bir kahve dükkanına rastlıyorsunuz. Tabii ki Starbucks özellikle Manhattan'da müthiş egemen bir zincir. Ama ne yalan söyleyeyim, ben çok sıkışmadıkça kahve tercihimi butik yerlerden kullanmaktan yana oluyorum. Benim şu an bu yazıyı yazarken kokuları burnumda tüten iki favori kahve dükkanım var. Gregory's ve Birch

Gregory's Coffee
Manhattan'da ondan fazla şubesi bulunan bu markanın Flatiron bölgesindeki yeri benim favorilerimden. Park Avenue üzerindeki Gregory's günün her saati ağzına kadar dolu. Kahvaltı saatlerinde ise ciddi bir sıra oluyor. Biraz üst kalite bir kahve dükkanı olduğunu söyleyebilirim. Beyaz yakalı bir sürü müşteriye hitap ettiği gibi üniversite bölgesinde yer aldığı için imkanı olan üniversite öğrencilerine de rastlamanız mümkün. Ben burada yediğim çöreklere çok fazla bayılmadıysam da kahvesinin tadı aklımı başımdan aldı.

 

Burayı keşfimiz de ilginç. Aslında keşfimiz değil kızımın keşfi demeliyim. Ev yerleştirmesi yaparken kahve krizim tutunca Deniz'in şans eseri bulduğu Gregory's o günden sonra mutlak uğrak yerlerimizden biri oldu. "Kahveye ve müşteriye saygı" sloganıyla iş yapan bu tipik Manhattan mekanındaki kahvelerin çekirdekleri dünyanın dört bir yanından toplanıyor ve en iyilerinin karışımları burada pişirilip, satışa sunuluyor. 


Gregory's'in logosu ve sunumu çok hoş 


Bu tablonun önünde bayağı bir zaman geçirmek gerekebilir :)

 

Birch Coffee
Manhattan'da yeni bir favori otelim var. The MAve NYC. Madison ile 27ci caddenin tam köşesinde yer alan bu merkezi otel her yere yakın olduğu kadar şehrin en iyi kahvecilerinden birine de ev sahipliği yapıyor. Gregory's'e kıyasla çok daha butik ve salaş bir kahve evi. Gregory's deki derli topluluk ve düzen hali burada yok. Burası daha hip, tip top, hafiften de çılgın bir mekan. Ve abartmıyorum, dükkanın içinde sabah 7'den akşam 7'ye kadar hemen her saat sıra oluyor. Deniz'in dersten çıkmasını beklerken iki saate yakın vakit geçirdiğim bir gün burada akşama kadar süren bir çekim yapıldı. Kim ve neyin çekimiydi halen merak ediyorum :) Birch'te ister sıkış tıkış halde sıraya girip, kahvenizi aldıktan sonra kendinizi şehrin acele akışına bırakın, ister gazete, kitap ya da laptopunuzla saatler geçirin, benim size garantisini vereceğim tek şey mekanın ve kahvelerinin müptelası olacağınızdır. Koca damacanalar içindeki soğuk ev yapımı kahvelerin tadını tatmak için içmenize gerek yok, hayali bile tadını zihninizde canlandırmaya yetiyor. Birch'te servis edilen yiyecekler de güzel. Bademli kruvasan benim favorilerimden. 

Birch'in enteresan bir de uygulaması var. Ben buna 'medeniyete bağlı yalnızlığın getirdiği son nokta' diyorum. Tezgaha üzerlerine birer cümleden oluşan konular yazılmış minik levhalar konmuş. İlginizi çeken bir konuyu alıp oturduğunuz masaya koyuyorsunuz. Seçtiğiniz konuyla ilgilenen ya da sadece arkadaşlık yapmak isteyen biri sandalye çekip yanınıza oturuyor. Ve böylece sohbete başlıyorsunuz. Ben tabii ki her zamanki meraklı kimliğimle sistemin nasıl işlediği ile alakalı bir takım sorular sordum. Aslına bakarsanız bu kadar yalnız insanın olduğu bu koca şehirde bile tam hayal ettikleri gibi işlemiyormuş bu uygulama. Ama benim yine de çok hoşuma gitti. 

 

Kahvaltı
Kahvenin en büyük çağrışımı hiç kuşkusuz kahvaltı. Kahvaltı, benim de tek geçtiğim öğünümdür. Onsuz asla yapamadığım gibi, her türlü çeşidine de düşkünlük ve merakım vardır. Hatta sırf bu yüzden Türkiye'de gitmek istediğim iller arasında Van da var. Çeşidin ve bolluğun ülkesi Amerika da kahvaltı konusunda ayrı bir karakteristik kulvarda yer alıyor. Manhattan'da kahvaltısına hiç düşünmeden 10 üzerinden 10 vereceğim favori mekanım Sarabeth's. Belki enteresan bir eşleşme olacak ama bahsedeceğim diğer bir mekan benim şans eseri keşfettiğim ve daha sonraki araştırmalarımda bagel konusunda şehrin en iyilerinden biri olduğunu gördüğüm Bagels & Schmear adlı ufacık bagel dükkanı olacak.

Sarabeth's
Klasik Amerikan mutfağının gözdesi bu lokantanın Flatiron bölgesindeki en yeni şubesi benim favorilerimden. Sabahtan akşama kadar üç öğün servis veren mekanın brunch'ları ise tapılası lezzette. Kızımla benim tipik bir Sarabeth's brunch menümüz var: Peynirli omlet, Akçaağaç şuruplu pancake ve Earl Grey çayı. Burada birçok mekanın aksine wifi yok. Dolayısıyla Sarabeth's'te kahvaltı ettiğimiz günlerde bu muhteşem menü eşliğinde anne kız bol bol sohbet ediyor, gazetemizi okuyor ve keyifle o günkü planlarımızı yapıyoruz. 

Oldukça geniş bir alana yayılmış mekan yaz aylarında dışarı koyduğu masa ve sandalyelerle bir Avrupa kafesi havasına bürünüveriyor. Sarabeth's kendisi tek başına bir yazı konusu olacak kadar eski tarihçe ve zengin menüye sahip. O yüzden çok fazla detaya girmeyeceğim. Büyük porsiyonlar, envai çeşit kokteyl, Avrupai şık sunum, güleryüzlü personel ve fonda çalan caz müziği mekanı şimdilik kafanızda canlandırmaya yetecektir. New York'a seyahat edildiğinde muhakkak gidilmesi gereken mekanlar arasında benim ilk onumda burası.  

Bagels & Schmear
Bizim için simit neyse Amerika için de bagel o. Bagel, açmaya benzeyen fakat hamuru daha mayalı ve tok olan bir kahvaltı ekmeği (ya da çöreği) olarak tanımlanabilir. İçine krem peynirden tutun, yumurtaya, avokadodan, somon balığına kadar bir sürü farklı malzemenin konulup, ısıtarak ya da soğuk ve sadece kahvaltı değil bir öğün olarak da tüketilebilen bagel, marketler dahil bir sürü yerde satılmakta. Hal böyle olunca bagel'ın iyisini seçmek de zor oluyor. Vasat bir bagel yemektense hiç yememek inanın daha iyi. 

Yazımın girişinde de dediğim gibi Manhattan'da rastgele keşfettiğim mekanlardan biri de Bagels & Schmear oldu. Dışarıdan bakıldığından ufacık, içeri girdiğinizde ince uzun, salaş görünümlü tipik bir Hispanik-Amerikan dükkanı burası. Ama bagellarının tadına doyum olunmuyor. Ben ciddi bir krem peynir-sade bagel kombinasyonu aşığıyım dolayısıyla senelerdir daha bir kere bile farklı bir çeşit denemedim. En fazla bagelın kendisini susamlı ya da haşhaşlı olarak kullandım fakat kürkçü dükkanı misali sade bagel'dan asla vazgeçemedim. Bu arada Bagels & Schmear sadece bir bagel dükkanı değil. Kruvasan, muffin, omlet, yumurta çeşitleri ve salatalar da burada yiyebileceğiniz diğer alternatifler arasında. Kendinizi tipik bir New Yorker gibi hissetmek istediğinizde gideceğiniz bir yer Bagels & Schmear. 


Tipik üçlüm: Sade bagel, krem peynir ve Tropicana portakal suyu 

Haftaya bu saatler kızımı görmek için yine New York'ta olacağım. Keşfedeceğim yerel, lezzetli ve keyifli yerleri kısa bir zaman sonra "Pembe Sakuram"da paylaşmak üzere...

 

 

 

Şehnaz Tuna
10/28/2015

Etiketler : Kahve, Bagel, Sarabeth's, Bagels & Schmear, Birch Coffee, Gregory's Coffee, Manhattan, New York

New York