Henüz topraklarına ayak basmadan tutkunu olduğum bir ülke Japonya. Sebebini ise klişelere dokunmadan anlatmak çok zor. Birçok insanı bu ülkeye ve kültürüne aşık eden her neyse benim hayranlığım da ondan dolayı olsa gerek. Fakat bu genellemeye ek olarak benim Japonya sevdamın altında yatan şahsıma özel birkaç özel sebebim daha var...Japonya tutkunlarının birçoğu gibi ben de bu kültürün yalınlığını seviyorum en çok. Yaşam stilinden yemek tarzına, moda anlayışından mimarisine kadar her şeyiyle son derece sade ve minimalist bir ülke. Fakat tüm bu sadeliğin içinde hiç beklenmedik ciddiyette kurallar mevcut. Japon sanatı ve edebiyatı da öyle. En vurucu gerçekler sanatın ve edebiyatın en yalın formuyla temsil ediliyor, anlatılıyor. Son derece köklü bir kültür olduğu için bu köklere bağlı vazgeçilmez ritüelleri var. Saygı çerçevesinde gerçekleşen bu asırlık ritüeller insanı büyülüyor.
Benim özel sebeplerime gelince... Japon animasyonlarına bayılırım ben. Hele korku filmlerini tek geçerim. Seyretmediğim bir Japon korku filmi duyduğum anda gözlerim parlar. Balığı saymazsak eğer, vejetaryen yeme stilime en uygun mutfaklardan biridir Japon mutfağı. Fakat, tüm bu saydıklarım bir yana beni bu kültüre gönülden bağlayan bambaşka bir sebep daha var: Japonya'da baharın baş müjdecisi sakuralar... Vücuduma bir nakış gibi işlettiğim dövmesiyle ben yaşadığım müddetçe benimle beraber yaşayacak olan pembe kiraz çiçeklerim. Hayatımın en manalı uğraşlarından biri olan bloğuma 'Pembe Sakuram' adını veren narin çiçekler... Narin, fakat aynı anda Ninja savaşçılarının hayat sembolü olacak kadar da güçlü bir anlama sahip sakuralar...
Japon kültüründe tutkunu olduğum değerlere bir tanesi daha eklendi son birkaç senedir. Daha doğrusu bir kişi... 90 yaşına yaklaşmasına rağmen halen inanılmaz eserlere imzasını atan bu çok özel ve farklı sanatçının adı Yayoi Kusama... Kusama'nın beni çok etkileyen sanatıyla ilk tanışıklığım 2012 yılına denk gelir. O yaz New York Beşinci Cadde’deki Louis Vuitton mağazasının vitrini baştan aşağı puantiyelerle döşenmişti. Küçüklükten beri puantiye takıntısı olan ben, bu tabloyla karşılaştığım anda tabiri caizse dükkanın vitrine neredeyse yapıştım. Hayranlıkla bakakaldığım irili ufaklı, onlarca kırmızı beyaz puantiyeden nihayet gözümü alabildiğimde giymiş olduğu kırmızı üzerine kocaman beyaz puantiyelerle süslü kıyafetinden dolayı dekorasyonla neredeyse iç içe geçmiş ufacık (benden ufak) -gerçek mi değil mi ayırt edilmesi son derece zor- bir kadın mumyası ile karşı karşıya geldim. Kahkül kesilmiş alev kırmızısı saçı, gözünde beden boyutuna bire bir ters oranda kocaman bir güneş gözlüğü ve neredeyse aksiliğe kaçabilecek derece ciddi bir surat ifadesi ile temsili yapılmış bu Japon kadının adı Yayoi Kusama’ydı. Nam-ı diğer 'Puantiyenin Tanrıçası'...

Peki neydi bu benek obsesyonu? Biraz araştırdığımda Kusama'nın puantiyelerin yanısıra sanatında yineleyerek kullandığı ağlar ve aynalar gibi motiflerinin kaynağının 10 yaşından beri gördüğü halüsinasyonlar olduğunu, şu anda da halihazırda bir akıl hastanesinde yattığını öğrendiğimde kendisi iyiden iyiye ilgimi çekmişti. Boşuna da çekmemiş...
1929, Japonya doğumlu sanatçı zor ve tartışmalı bir aile ortamından geliyor. Kız kardeşi zengin bir adamla evlenince ailesi -özellikle de annesi- onu da zengin bir akrabalarıyla evlendirmek ister. Sanatçı olmasına da kesinlikle karşı çıkarlar. Nitekim annesi bir gün Kusama’ya ait tüm resim boya ve aletlerini atarak "Eğer bir daha resim yaparsan bu evde kalamazsın!" der ve 1957 yılında Japonya’dan ayrılan Kusama’nın New York macerası da bu şekilde başlamış olur. Japonya’da doğmuş olsa da New York’ta geçirdiği 13 senenin Kusama’nın formasyonunda oldukça fazla payı olduğunu düşünüyorum. 60’larda New York’un popüler noktalarında sıra dışı etkinlikler düzenleyen sanatçı çıplak bedenler üzerine boyadığı benekler sayesinde 'Puantiyelerin Yüksek Rahibesi' ünvanını alır. Ününün Andy Warhol'ü dahi geçtiği söylenen o dönemlerde 'Kusama’s Orgy' diye de bir dergi çıkarır.

New York, 1968

Nihayet 1970’de Tokyo’ya geri dönen sanatçı burada büyük boyutlarda tablolar ve heykeller yapmaya başlar. 80’lerde ise kariyerinin ana motifleri olan puantiyeler ve ağlara geri dönerken sarı balkabağı (pumpkin) da bu dönemde yinelediği motifleri arasında yer almaya başlar. Kusama’nın dikkat çekici özelliklerinden bir diğeri de son dönem retrospektiflerinde (Danimarka 2013) kendisi de eserinin bir parçası gibi serginin içinde motif olarak yer almasıdır.

Danimarka'daki Cosmic "In Infinity" Retrospektif Sergisinde Yayoi Kusama'nın kendisi
Sanatçıyı bu kadar farklı kılan belki de akıl sağlığı ve psikolojisindeki sorunlardı. Öyle ki aralarında 26 yaş fark olan sevgilisi Joseph Cornell’in ölümünden sonra iyice dağılan Kusama 1972’de kendi isteğiyle akıl hastanesine yatıyor. 77’den beri de gündüzleri hastanenin yanında kurduğu stüdyoya gidip çalışmak suretiyle şu an halen orada yaşamakta.
Times Dergisi’nin 'Yılın En Etkili 100 İsmi' sıralamasında yer alan Yayoi Kusama çok yönlü bir sanatçı. Resim ve heykelin yanısıra ödül alan filmler çekiyor ve roman yazıyor. New York’taki Christie’s Müzayede Evi’nde 5.1 milyon dolara satılan resmi ile yaşayan en pahalı kadın sanatçılardan biri ünvanını da almış oluyor.
90 yaşına gelmesine rağmen çalışmalarını halen aktif olarak sürdüren Kusama’nın eserleri tıpkı bir rüya alemi gibi içinde kaybolmaya davetkar. Hayallerimden biri de sanatçının eserlerini hatta kim bilir belki bir gün kendisini de canlı olarak görebilmek.
Belli mi olur?
Daha önceden tanımayanlar bu ufacık tefecik, deli dolu kadını merak ettiniz değil mi? Aşağıdaki kısa videoda kendini anlatıyor Kusama. Güneşi, ayı, dünyayı ve hatta içinde bulunduğumuz evreni dahi bir puantiyeden ibaret gören harikulade kadın YAYOI KUSAMA...
Not: Yazımda kullanmış olduğum resimlerin kaynakları ektedir.
Başlık resmi: https://firstview.com/blog/connecting-the-dots-yayoi-kusama-and-louis-vuitton
Louis Vuitton dükkan vitrini: http://www.elle.com/fashion/news/a21862/yayoi-kusama-for-louis-vuitton-nyc-windows/
Kusama siyah beyaz resimler: http://www.formidablemag.com/kusama-performance/
Danimarka sergi: http://www.blouinartinfo.com/news/story/1237352/yayoi-kusamas-cosmic-in-infinity-retrospective-in-denmark
Şehnaz Tuna
11/3/2016
Etiketler : New York, Yayoi Kusama, Japonya
