Tıpkı içinde bulunduğu şehir gibi New York'un meşhur sanat müzesi MOMA (Museum of Modern Arts) da sürekli değişen bir müze. Dolayısıyla bir defa gezmek yetmiyor. Ben de hemen her NY seyahatimde yeni sergilere göz atmak için muhakkak uğruyorum. Modern sanat bazen insanı zorlayabiliyor. Geçenlerde yazarlık atölyesinden sevgili arkadaşım Ayşen'in 2015 Tuzlu Su Bienali ile ilgili yaptığı bir yorumda olduğu gibi (...Ve her bir eserin sergilendiği her bir mekanda, bir tapınakta duyulabilecek huzuru duydum. Hiç bir şey anlamasam da bir şeyler hissettim...Tuzlu Su...) söz konusu modern sanat olunca bazen ben de hiçbirşey anlamasam dahi birşeyler hissediyorum. İşte belki de sadece bu unsur beni ve benim gibi birçok kişiyi bu eserlerin peşine düşüp takip ettiriyor. Bu amaçla gittiğim son MOMA ziyaretimde oldukça hoş bir teşhiri gezme fırsatı buldum.
Sergide gezdiğim eserlerin sahipleri özel ve iş hayatlarındaki ilişkilerini "Biz iki farklı kişi ama tek bir sanatçıyız." şeklinde tanımlayan Gilbert & George ikilisiydi. 1942 yılında İngiltere'nin Devon kontluğunda doğmuş George ile 1943 yılında İtalya, Dolomites'te dünyaya gelen Gilbert Londra'daki St. Martin's Sanat Okulu'nun heykel bölümünde okurken tanışmışlar. O zamandan beri beraber olan çift neredeyse 50 yıldır sanat yapmaktalar. Çift diyorum çünkü bu iki sanatçı özel hayatlarında da beraberler. Kenara itilmiş ve artık herşeyin değerini savunan ikili tüm yapıtlarını (kendi varlıklarını da 'canlı heykel' olarak tanımlamak dahil) heykel olarak adlandırıyor. Bu ideolojinin hikayesi ise şöyle: Bir gün ellerinde tuttukları minik heykellerini resmetmek amacıyla birbirlerinin fotoğraflarını çeken ikili aynı çekimleri ellerinde yapıtları olmadan yapıyor. Objeli ve objesiz çekimleri karşılaştırdıklarında ise asıl vurucu olanın eserler değil de kendilerinin adeta birer canlı heykel misali resimler içerisindeki mevcudiyetlerinin olduğunu fark ediyorlar. Sanat ve yaşamın tek bir bütün olma görüşünün elçileri olma görevini üstlenen Gilbert & George pop, minimal ve kavramsal akımların egemen olduğu 60 ve 70'lerin sanat dünyasında farklı bir sürü ortamda yarattıkları sanatlarını heykel olarak tanımlayarak oldukça benzersiz bir vizyon yarattılar.

Bu ideoloji doğrultusunda daha önce hayali bile kurulamayacak birleşimlerle, değişik ortamlarda farklı heykeller yaratan George & Gilbert'in özel hayatları da oldukça ilgi çekici. Beraber yaşadıkları evlerinin içinde, bir yumurta dahi pişirmedikleri mutfaklarında sahip oldukları tek mutfak eşyası su ısıtıcısı, malzemeleri ise çay ve süt. Çünkü onlar için yemek yemek sadece yaşamak için yapılan bir aktivite. Diğer enteresan bir rastlantı ise çift Londra'da istisnasız her gece Dalston'da bulunan Mangal 2 adlı Türk lokantasına gidip, yine istisnasız her gece aynı masada otururmuş. Guardian dergisinin Mart 2013 sayısında 50 yaş üzeri en iyi giyinen erkek listesinde de yer alan çiftin kıyafetleri de gerçekten çok farklı. Uniforma haline gelmiş pantolon-ceket takımları ve renkli ya da grafik desenli kravatlarını üzerlerinden hiç çıkarmıyorlar. Dış görüntüleri itibarıyla son derece elitist bir imaja sahip olmalarına rağmen sanata gelince gayet anti-elitist bir tavır sergileyen Gilbert & George "Herkes için sanat" görüşünü de sıkı sıkıya savunmakta.

İkilinin en bilinen eserleri önceleri siyah beyaz çalışıp daha sonra ise elle renklendirdikleri, birçoğunda kendilerinin de yer aldığı ve "Bizden seyirciye aşk mektupları." diye tanımladıkları büyük ölçekli fotoğraflardan oluşan "The Pictures" (Resimler). Benim gezdiğim sergide sanatçıların ilk yılları olarak nitelendirilebilecek 1969-1975 yılları arasındaki eserleri teşhir edilmişti. Sanat eserleri kadar kişilikleri ve hayatlarını da oldukça sıradışı ve etkileyici bulduğum Gilbert & George şu an halen Londra'nın Doğu Yakası'ndaki Fournier Caddesi Numara 8'de yaşamakta ve sanatlarına devam etmektedirler.
Yazıdaki siyah beyaz görsel factmag.com sitesinden alıntıdır.
Şehnaz Tuna
11/1/2015
Etiketler : Gilbert&George, MOMA
