70 yıllık, ufak mı ufak, nostaljik mi nostaljik bir pastane. Ankara Pastanesi...

Eski olan herşeye düşkünlüğüm var benim. Üstelik yaş aldıkça da artmaya başladı bu eskiye hayranlık ve özlem ve hatta eskiyi kayırmam... Konu bir de yeme içme olunca, ne kadar eskiyse o kadar iyidir benim için. Avrupa yakasında oturduğum için Anadolu yakasında oturan annemi görmek için sık sık karşıya geçiyorum. Yine böyle zamanların birinde Kadıköy Rexx'te gittiğim bir film çıkışı biraz da nostalji olsun diye dolmuşa bineyim dedim. Durağa gitmek için Bahariye'den aşağı inerken trafiğe kapalı caddenin sağında gördüğüm bir dükkan beni yolumdan çeviriverdi. Burası bir pastaneydi. Ankara Pastanesi. Fakat, tabelasından tutun, vitrin düzeni, sergilenen ürünler, ürünlerin ambalajları, kısacası bu dükkana ait hiçbirşey kesinlikle bu zamana ait değildi. Ben her zamanki merakımla önce vitrine kitlendim uzun bir süre. Daha sonra merakıma daha fazla karşı koyamadan neden olduğunu pek de anlayamadığım bir çekingenlikle içeri girdim. Eşikten adım attığım andan itibaren bir zaman makinası beni nereden baksan elli-altmış yıl öncesine götürmüş gibiydi sanki.

Ben Alice Harikalar Diyarı'nın Alice'i gibi kendi etrafımda dönerek, adeta tarihin eski sayfalarından fırlayıp gelmiş bu kutu gibi minnacık dükkanı hayranlıkla incelerken, pastaların sergilendiği dolabın arkasından üzerinde bembeyaz bir önlük, yüzündeyse buruk tebessümüyle kır saçlı bir beyefendi çıktı. Kendisinin benimle günümüz Türkçe'siyle konuştuğunu fark ettiğim anda, 'Tamam Şehnaz. Geri dönme zamanı. Yine kaybolup gittin hayal dünyanda. Zaman makinası falan yok. Sen de ellili yıllara gitmedin. Halen 2015 yılındasın.' diyerek kendimi ikna ederken biraz hayal kırıklığına uğramadım desem yalan olur. Geçmişe gidememiş olmanın hayal kırıklığını geçmişi aynen korumuş bu dükkanın içinde bulunabilmenin zevkiyle hemen atlattım. Tıpkı vitrin gibi içerisi de o kadar nostaljik bir havaya sahipti ki! Minik oyuncaklar, kesilmiş eski gazete küpürleri, loş bir ışık, tatlı bir koku. Eskinin kokusu... 

Dükkanın büyüsünden kurtulur kurtulmaz kendimi kibarca tanıtıp,burasıyla alakalı hislerimi paylaştığım bu kibar beyefendinin pastanenin sahibi olduğunu öğrendim. Adı Mehmet Kutlu Gerez. Buruk tebessümlü dedim ya, bu izlenimim hiç de yanlış değilmiş. Tüm o çarpık yapılaşmalar arasında özünü ve değerini 1945 yılından beri tıpkı nadide bir mücevher gibi koruyabilmiş Ankara Pastanesi kimi mecralar tarafından hak ettiği değeri malesef göremiyormuş. Sebep ise yerin kaçak yapı olduğu ile ilgili ortaya atılan asılsız iddialar. Mehmet Bey konuyla savaşmakta son derece kararlı. Zaten Anıtlar Kurulu da Ankara Pastane'sinin kaçak olmadığı hususunu karara bağlamış. Savaşmasına savaşacak ama öte yandan ülkede bunca sorun varken tarihin ve  müşterilerinin önemli bir parçası olan dükkanıyla bu şekilde uğraşılması onu çok üzüyor. Öyle ki o da bu konuyla ilgili tüm düşünce ve hislerini, pastanenin sevenlerine yaptığı destek çağrılarını bir bildiri şeklinde yazmış. Bu bildiriden üç kopyayı -ikisi vitrinde biri içeride- dükkanında sergileyerek paylaşmayı tercih etmiş. 

Kendisini destekleyerek onunla hem fikir olduğum bu konu üzerine biraz daha sohbet ettikten sonra, vitrinde gördüğüm ve o zamana kadar hiç yemediğim leblebi helvasını denemek istediğimi söyledim. 3 lira vererek satın aldığım helvanın adeta seneler öncesinden kalma nostaljik, parlak ambalajını açarken hafiften bir yağmur çiselemeye başlamıştı dışarıda. Hazırlıksız yakalandığım bu bahar yağmurunda ıslanmayayım diye dolmuş durağına doğru koşarken, damağımaki helvanın tadıyla ben bir kere daha çok mutlu olmuştum...

Şehnaz Tuna
5/4/2015

Etiketler : Nostalji, Mehmet Kutlu Gerez, Kadıköy Rexx, Pastane, Kadıköy, Ankara Pastanesi

70 yıllık, ufak mı ufak, nostaljik mi nostaljik bir pastane. Ankara Pastanesi... - Pembe Sakuram - Şehnaz Tuna