Saint-Joseph Fransız Lisesi'nde bir süredir devam eden ve bir kitapsever olarak kesinlikle kaçırmak istemediğim bir sergi vardı. Bitmesine bir gün kala gidebildiğim "D-Evrim? Dijital Çağda Bir Kitap Sergisi" isimli bu sergide tartışma konusu olacak bir konu gündeme getirilmişti: Dijital mi yoksa matbaa baskısı kitaplar mı? Lise, 2014-2015 öğretim yılına büyük bir yenilikle girmiş. Hazırlık sınıflarında her öğrenciye bir tablet bilgisayar verilmiş ve ders kitapları bu tabletlere yüklenmiş. Sınıflar bu yeni elektronik kitapların sunduğu video ve ses gibi olanakların değerlendirebileceği yeni sistemlerle donatılmış. Sergide Saint-Joseph Lisesinin yaşadığı bu sürecin genel anlamda kitabın bugün geçirdiği dönüşümün bir örneğini sunduğu mesajı veriliyor.
Okul diğer yandan oldukça köklü ve önemli bir matbaa baskısı kitabı mirasına da sahip. Binanın içinde, okulun kurucusu olan ve eğitimi bir hayat biçimi olarak seçmiş olan "Frer"lere ait 22,678 kitaplık bir kütüphane mevcut. Bu kütüphanenin temelleri yaklaşık yüz elli yıl önce atılmış. Kitabın dünü, bugünü ve yarınını tema alan serginin yönelttiği temel sorular şunlardı:
- Sınıflarda kullanılan elektronik kitapla Frer'lerin kitapları birbirine alternatif iki ayrı tür müdür?
- Parşömenin papirüs tomarlarının yerini aldığı gibi e-kitap da bir gün basılı kitabı tamamen ortadan kaldıracak mı?
- Bu iki formun bir arada yaşaması için sebepler olabilir mi?
Bir yandan sergiyi kafamda bu soruları değerlendirerek gezerken hafızamın anı deposu da beni diğer yandan yaklaşık otuz yıl öncesine götürünce, geçmişin tatlı hüznü bir bulut gibi üstüme çöküverdi. Aslında o tatlı hüzün dediğim hisle o gün okulun kapısından içeri adım atar atmaz burun buruna gelmiştim. Ben Üsküdar Amerikan Kız Kolej'liyim. Hatta okulun erkekler alınmadan önceki son mezunlarındanım. Halen öyle mi bilmiyorum ama o dönem Saint-Joseph bizim kardeş okulumuzdu. 1987 yılına kadar sadece erkek öğrencilerden oluşan lisenin adının devamında o senelerde 'Fransız Erkek Lisesi' tanımı yer almaktaydı. Islanmış çimlere ekili rengarenk çiçeklerle dolu bahçeden yürürken kardeş okulumuzla ortaklaşa yaptığımız çaylar, bahar konserleri birer birer gözümün önüne geldi. Binaya girip de okul kokulu o loş koridorda yürümeye başladığım an ise 1982 yılındaki Hazırlık sınıfı öğrencisi Şehnaz'dım artık. Serginin olduğu odanın kapısına vardığımda göz pınarlarımda geçmiş yılların ve güzel anıların biriktirdiği tatlı bir ıslaklık vardı.

Saint-Joseph Fransız Lisesi'nin girişi
Sergide i-pad üzerinden seyredilen ve kitabın dijital tarihine dair ilgi çekici bilgiler içeren yaklaşık ikişer dakikalık kısa sunumlar yer alıyordu. Ben, dijital kitabın tarihçesinin en fazla 2000'li yıllara dayandığını düşünürken bu sunumlarda verilen bilgiyle ilk elektronik kitabın doğuşunun 1971 yılında olduğunu öğrenince oldukça şaşırdım. 4 Temmuz 1971 akşamı Michael Hart adında genç bir Amerikalı öğrenci okuduğu üniversitede bulunan devasa bir bilgisayarda Amerika Birleşik Devletleri Bağımsız Bildirgesi'ni yazıyor. İlk elektronik kitap ya da dijital kitap böylece doğmuş oluyor. Sunumların bir diğerinde ise dijital kitapların çıkışını ve olası karşıt tepkiler ile, 1934 yılında Henri Filipacchi tarafından ilk kez çıkarılan cep kitaplarının süreci arasında parallellik kurulmuş. İlk çıktıklarında cep kitapları da 'Nasıl olur da mühim ve sayfalar dolusu eser ufacık boyutta çıkarılabilir?' 'Bu kitabın değerini alçaltmaktır.' gibi büyük tepkiler görmüşler. Genel olarak değerlendirildiğinde bu kısa ve öz sunumlarda dijital kitabın çok daha rahat ulaşılabilir olması, birden fazla eseri yükleme imkanı olması gibi pratik sebeplerden dolayı daha tercih edilebilir bir alternatif olabileceği vurgulanmıştı. Lisedeki değişen sistemin bir parçası olarak oluşturulmuş ve sergi amaçlı duvara projekte edilmiş "QR kodlu" sanal kütüphane örneği de son derece ilgi çekiciydi. Bu kütüphanede kitap isimlerinin yanında yer alan kodu akıllı telefon ya da i-pad'inizdeki kod okuyucu program yardımıyla tarayıp, eseri dijital olarak indirip okumanız mümkün.

QR kodlu sanal kütüphane
Camekanlı dolaplarda korunaklı bir şekilde sergilenen tarihi kitaplar ise sadece içerikleriyle değil, kâğıdı, baskısı ve kimisinin içinde yer alan el yazısıyla yazılmış ithaf yazılarıyla oldukça ilgi çekiciydi. Benim en fazla zaman geçirdiğim bölüm burasıydı. Bildiğimiz birçok eserin neredeyse ilk baskılarını görebilmek, bir çoğunun içindeki yazıları okuyup o kişilerin ruh haline girebilmek benim için bedelsizdi. Yüzyıllar ötesinden gelmiş o kitapların içindeki ithaflarda dikkatimi çeken en önemli unsur yazıların özenerek bir sanat eseri gibi formatında yazılmış olmalarıydı. Gerek hitap şekilleri, gerekse kitaba gösterilen azami değer ve özen günümüzle karşılaştırdığımda içimi burkmadı desem yalan olur.

Sergilenen en eski kitap - 1625

Sansürlenmiş bir Larousse - 1897

Neredeyse hattat ustalığında yazılmış bir ithaf yazısı

Öğretmeni tarafından öğrencisinin velisine yazılmış övgü yazısı ve son derece nostaljik bir kitap ayracı
Sergi çıkışında ziyaretçileri uğurlama niteliğinde duvara projekte edilmiş ve kitabın kronolojik tarihini özetleyen çalışma ise son derece renkli, hareketli ve hatta biraz da cezbediciydi.
Çıkışta arabama doğru yürürken düşüncelerimin arasında gittim geldim. Yıllar sonra Suç ve Ceza'yı yeniden okumak isteyip, her an yanımda bulunsun da dışarıda dahi olsam vakit buldukça açıp okuyayım gibi pratik bir sebeple akıllı telefonuma bu eseri indirmiş biri olarak dijital kitaba karşıyım demem kesinlikle mümkün değil. Ama, kitapçı ya da kütüphanede rafların arasında gezinip kitapların eski ya da yeni kokularını koklamak, yeni aldığım bir kitabın ilk sayfasını açarken duyduğum tarifsiz heyecan, kimi zaman gözümden düşen bir yaşın okuduğum sayfayı ıslatması, okuduğum kitabın ben olması benim için kitap okumanın en büyük zevkleri. Bunları dijital kitap okurken yaşamak mümkün müdür? İşte buna "Kesinlikle hayır!" diyebilirim. Bu konuyu kendileri yazı yazdıkları gibi çok da kitap okuyan, yazarlık atölyesinden arkadaşlarımla da tartıştık. Vardığımız ortak bir karar vardı. Dijital kitaba hiçbirimiz kesin ve net bir şekilde karşı değildik. Hatta gerekirse 'Kullanabiliriz' de dedik. Ama matbaa baskısı kitap hepimizin sorgusuz sualsiz ilk tercihi, ilk göz ağrısı ve kesinlikle vazgeçilmezi oldu.
Şimdi düşünüyorum da belki yıllar sonra bir gün torunum hatta belki de onun torunu benim bugün yazmış olduğum bu yazıyı okuyacak. Sonra kimbilir belki de benim yazmış olduğum, aile yadigarı bir kitabı saklamış olduğu köşesinden çıkaracak. Kitabı koklayacak önce, sonra sayfaları çevirecek teker teker... Sararmış yapraklar onu yıllar yıllar öncesine götürürken o da gülümseyecek şöyle inceden ama çok içten...
Şehnaz Tuna
4/30/2015
Etiketler : Dijital Kitap, Kitap, Saint-Joseph Fransız Lisesi, Sergi
