Kendime bir Cuma çaldım bu güzel İstanbul'dan...
Tabiri caizse "çift vardiya" çalıştığım, gecemin gündüzüme karıştığı bir iş temposundayım bu aralar. Filmekimi yazımda gideceğimi bahsettiğim dört filmden ikisi aynı güne denk gelince biraz da bunu bahane ederek geçen Cuma günü kendi kendime izin verdim. Güneşin çok da ısıtmayan ama bir sonraki bahara kadar ayrı kalacağımızın bilincindeymiş gibi yüzünü bir veda edasıyla son defa gösterdiği günlerden biriydi. Seviyorum böyle günleri ben. Biraz hüzünlü oluyorum ama bir o kadar da keyfini çıkarmak istiyorum sonbaharın bu son güneşli günlerinin adeta şükredercesine. Filmlerden biri çocukluğumun sinema salonlarından Kadıköy Rexx'teydi. "Biraz nostalji fena olmaz" diyerek attım kendimi Tinky'mle beraber doğruca Beşiktaş vapur iskelesine. Erken gitmenin keyfiyle hareketlerimi ağır çekim hızına düşürerek simidimi aldım ve beklemeye koyuldum. En son ne zaman bindiğimi hatırlayamadığım vapur yanaştığı zaman kalabalıkla ortak hareket etmenin zevkiyle çıktım en üst kata. Kafamda kapşonum, kulağımda Stan Getz melodisi, karşımda büyüleyici boğaz. Yanımdaysa esen rüzgara karşı gözünü kapamış, mis gibi deniz havasıyla sersemlemiş uyuklayan Tinky. Kısacası tam bir huzur...
10/12/2014 1 Yorum
DEVAMINI OKU